• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/TrabzonBasket
  • https://www.twitter.com/TrabzonBasket
  
Üyelik Girişi
Bölümler

Hayri Solmaz'ın Kaleminden Maliye MP-TS Maçı (Basketfaul)

El-Amin'le her yer Trabzon (HAYRİ SOLMAZ) 16.03.2013 21:27:13
Hayri Solmaz'ın Kaleminden Maliye MP-TS Maçı (Basketfaul)
Ankara’da günün İkinci Lig maçında Trabzonspor Basketbol, bitime 3 dakika kala yakaladığı Maliye Milli Piyango’yu 87 – 84 yendi.  
 
Piyango’nun son birkaç maçı hep benzer sahnelerle geçiyor: Birinci ve üçüncü çeyrek başlarında yüksek tempo, akıllı hamleler, iyi paylaşılan roller, maç sonlarının ise iyi oynanamaması… Maçın başına iki “back door” pas ve bir “back screen” oyunuyla öyle bir başladılar ki, görüntü “bu sefer aldık gittik” dedirtiyordu, ancak bugün de olmadı. Geçen haftaki Piyango yorumumda belirtmiştim, benzer sahneleri bugün de gördük. Kırk yıllık akil (!) futbol yorumcuları der ya, “iyi oyun skora yansımıyor”, bu düşünceyi maç boyunca hissettik. İyi oyun dediysek, tartışmalı… “Kenar müdahalesi” olduğunda oyun gidiyor, olmadı mı tıkanıyor… Süreklilik ciddi problem. Ayrıca bugün Piyangolu iki Amerikalının en azından istatistik olarak takımın liderleri olduğunu da gözden kaçırmayalım.   
 
 Trabzonspor’u, herhalde “EÖ ve ES” (El-Amin Öncesi ve El-Amin Sonrası) olarak değerlendirmek gerek. Geçtiğimiz haftalarda, El-Amin’i sanırım ilk maçında, Finalspor deplasmanında TBFTV’den izledim. İlk üç çeyrek takımını oyuna sokmaya çalışan, “takım arkadaşlarımdan kim neyi yapabilir, kim neyi yapamaz” sorusunun cevabını arayan, minimum hata - maksimum verimle oynayan, tabii ki gerektiğinde sazı eline alan, İkinci Lig için lüks bir oyuncu. Bugün de ilk topunu çembere savurduğunda 8 dakika geçmişti ve herkesi oyuna ısındırmaya çalışıyordu, becerdi de… Sonunda da ipleri eline alarak yumuşak bir finişle maçı aldı, götürdü. Hasan Özmeriç’in elini çok rahatlatmış. Takım üzerindeki hakimiyeti belirgin. El-Amin’li yeni düzen ilerleyen haftalarda Trabzon’u daha ileri taşıyacaktır. 
 
Gelelim bazı satırbaşlarına… 
 
Maçın başında Cihad Şahin’i bire birde durduramayan Orçun Tunca, maçın sonunda takımını geriden alıp öne geçiren öyle kritik bir üçlük attı ki, Piyango bir daha Trabzon’u yakalayamadı. 
 
Kısa süre almasına rağmen, Rasim Başak oyundayken Trabzon gayet iyi bir “spacing” ile çoğunu değerlendiremese bile, bir çok boş pozisyon buldu.  
 
İlk yarıda 10 dakika civarı sahada kalan Erdem Türetken, maçı da o süreyle bitirdi. 
 
Kadir Çipa, Jurica Zuza’nın “back-up”ı görevini hiç bir geri adım atmadan öylesine iyi ve sert yaptı ki, bu da Trabzon’un 5 numara verimini gereğince almasını sağladı.  
 
Piyango’nun “yardıma yardım” savunmasında aksadığı görüldü. Keza, kritik dış tehdidi ile bugünün “ana aktörü” olabilecek Orbay Kaya’nın kenarda çok tutulduğunu söyleyebilirim.  
 
Oyun tabiatı gereği “possession” sayısını hep yukarıda tutmak isteyen Piyango, kağıt üstünde bu departman sağlanmasına rağmen, düşük yüzdeli atışlarının kurbanı oldu.  
 
Bunca süredir bu köşede bir çok yazı yazdım. Kah beğenildi, kah eleştirildi. Bugüne kadar en çok eleştirildiğim konu “neden hakem eleştirisi yapmıyorsun?” oldu. Sanırım bugün yazmam gerek: Üç tane sahne var gözümün önünden gitmeyen; ilk ikisi Jurica Zuza’ya çalınan üç saniye düdükleri, sonuncusu da El-Amin’e “henüz top sürmeye başlamamışken” çalınan garip “top taşıma” düdüğü. Yanlış görmüş olabilirim diye en az beş tarafsız kişiye sordum, hepsinden aynı cevabı alınca da yazılması gerektiğini düşündüğüm için yazıyorum.  
 
Gelelim zurnanın zırt dediği yere… Maç bitti, eve geldim, notlarımı çıkardım, zaten yazacaklarımı yol boyunca da kafamda üç aşağı beş yukarı kurgulamıştım. Kahvemi içerken “ne olmuş, ne bitmiş” öğreneyim diye interneti ve tabii ki şu anda bu yazıyı okuduğunuz siteyi açtım. Aaa, o da ne, Üstad Kapanlı bizden yine rol çalmış; Önder Külçebaş – El-Amin hikayesini anlatıvermiş!!!   
 
Halbuki yol boyunca neler kurgulamıştım neler…El-Amin’in Önder Külçebaş’a sakatlanmış gibi görünmesini söylediğini, bu olay meydana gelmeden oyuna girmek için masaya gelip olay olduktan sonra masanın yanından bench’e nasıl sıvıştığını, bakın şu tesadüfe ki meğersem Önder Külçebaş ile değişmeye (!) gelmiş olduğunu, bu durum “profesyonellik” olarak mı algılanmalı, yoksa “centilmenlik” sınırları içinde mi algılanmalı diye ballandıra ballandıra spekülasyon yapmayı düşünmüştüm, ancak bir de gördüm ki bu hak alenen elimden alınmış. Duyduk duymadık demeyin… 
 
Hala basketfaul ekibinin bir parçasıysam (!!!), yarın görüşmek üzere…



2443 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın